‘ÇEPERDE: İstanbul Kara Surları’ sergisi ANAMED proje ekibi üyelerinden Serra Tanman, Bizans döneminde, surların etrafındaki bostanlarda yetişen ve savaşta alınan açık yaraların tedavisinde kullanıldığına ilişkin kayıtları bulunan bir bitkiyi, karakafes otunu anlatıyor…
ANAMED’de yine yoğun bir sergi hazırlığı dönemi, içerik ve tasarıma dair toplantılar devam ediyor..
“ÇEPERDE: İstanbul Kara Surları” isimli sergi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, 1600 yıllık Istanbul kara surlarının bilinmeyenlerine işaret etmeyi, şimdiki zaman içinde bir zamanlar var olan geçmişi keşfetmeyi hedefliyor.
Gezginlerin anı defterlerinden bilimsel raporlara, edebi metinlerden tarihi fotoğraflara kadar bir dizi kaynak, surların çok katmanlı kültürel yapısını ve etrafındaki yaşama olan yansımalarını adeta gözlerimizin önüne seriyor. Küratörümüz Figen Kıvılcım Çorakbaş ise bu kapsamda Bizans döneminde, surların etrafındaki bostanlarda yetişen ve savaşta alınan açık yaraların tedavisinde kullanıldığına ilişkin kayıtları bulunan bir bitkiden bahsediyor. Yalnız bu bitkinin ismini söylediğinde hepimizin yüzünde bir gülümseme oluşuyor, çünkü karanlık hikayelerdeki kötü cadı karakterinin, sihirli kazanında büyü yapmak için kaynattığı otları aklımıza getiren bir isim bu: ‘Karakafes otu’! Bu ot gerçekten var mı? Varsa sergi içeriğine dahil olacak mı?
Fransız botanik profesörü Pitton de Tournefort’un, 18. yüzyıl başında İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Latince adı Symphytum Officinale olan bu tıbbi bitkiye Symphytum Constantinapolitanum Borraginis adını verdiğini okuyoruz. Yaprak ve köklerinden tentür hazırlanabildiğini ve yine yapraklarından salata yapılıp yenilebildiğini öğrendiğimiz bu şifalı bitkinin izini Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’nde (ZTBB) sürüyoruz. Karakafes otu isimli bir bitki gerçekten de var!
Zeytinburnu Belediyesi ile Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği’nin himayelerinde, 14 dönüm arazi üzerinde 700’ü aşkın ve kimisinin artık pek yetişmediği tıbbi bitkiyi koruyup geliştiren ZTBB, mekanı ilk defa ziyaret edenler için ürün yelpazesi, çeşitli etkinlik ve sürprizleri ile adeta bir Alis Harikalar Diyarı! Çalışmalarını büyük beceri ve özveri ile yapan teknikerler ise bize karakafes otunun topluca dikildiği alanı gezdirerek bilgi veriyor, bitkinin dış mekanda yaşadığını, iç mekanda ‘strese gireceğini’; bunun yerine sergide kullanmak üzere ‘herbarium’ (kurutulmuş bitki koleksiyonu) için hazırlanan kurutulmuş versiyonunu verebileceklerini söylüyorlar.
Karakafes Otu, Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi
Bu bilgilendirme ve tavsiyeye rağmen, bitkinin galeride canlı olarak sergilenebilmesi olasılığını görebilmek için bir ‘test ortamı’ yaratarak, ZTBB’den edindiğimiz karakafes otu saksımızı loş bir odaya koyarak üç hafta kadar gerekli miktarda su veriyor ve bakımını sağlıyoruz. Ancak beklediğimiz üzere bitkimiz kapalı ortamda ‘strese giriyor’ ve bu girişimimiz olumsuz sonuçlanıyor. Biz de mecburen diğer alternatife yöneliyoruz.
Elimizde, yine ZTBB’den almış olduğumuz, sekiz yıl evvel herbarium için kurutulmuş versiyonumuz var. Belki canlı değil ama hem sağlıklı hem de çiçekli haliyle kurutulmuş olduğu için canlısında ekseriyetle oluşan yaprak hastalığı yok; ayrıca rengi ve dokusu en doğal haliyle bugüne gelmiş. O halde rahatça sergileyebiliriz!
Kara surlarının, inşa edildikleri 5. yy’dan itibaren kent yaşamına kattıklarına farklı gözlerden bakmak ve zaman tünelinde bilinmeyen boyutlarını keşfetmek enteresan bir deneyim oldu. Karakafes otu da bu anlamda ağzımıza bal çaldı diyebilirim..