Scroll Top

Renkli ve Karanlık Yıllar: Şahsına Münhasır 90’lar Türkiyesi

Alper Aşınmaz, Anadolu’nun Bağlantılı Geçmişleri Projesi Araştırmacısı
kapak

Siyasi belirsizlik, kültürel özgürleşme, terör, televizyon kültürü, renkli kıyafetler ve pop müzik… Hemen hemen herkes için 90’lar Türkiyesi’ni özetleyen anahtar sözcükler. Bana göre ise, çocukluk, çizgi filmler ve sorumluluk almak zorunda olmama özgürlüğünün verdiği keyif.

Doksanlar, Türkiye’nin hem renkli hem de karanlık zamanlarıydı; bu haliyle de epey şahsına münhasır bir dönemdi. Bu dönem sanki 70’lerin fırtınalı yılları ve 80’lerin tekdüzeliğini bilinçsiz bir reaksiyonla protesto eden, özgünlüğe ulaşma çabasındaki bir kültürel devinim dönemiydi. Öyle bir dönem ki, kendinden sonraki 2000’lerde bile kendisini özletmesiyle daha da kültleşiyordu.  Yine de bu bağlamda, kültürel ve politik olarak Türkiye’nin mevcut durumunun zeminini hazırlamıştı.

80’lerin sonlarına doğru kültürel bir özgürleşme ortamı hâkim olmaya başladı Türkiye’de. Ancak bu özgürleşme yalnızca “batılı” anlamda olmadı elbette, pek çok kesimde kendini gösterdi; bilhassa seküler ve seküler olmayan iki uçta bir ayrışma meydana gelmeye başladı, 28 Şubat “Post-modern darbe” vakasıyla da bugünleri hazırlayan bir ortam oluşturdu. Dönemin karanlık tarafıyla ilk kez 7 yaşındayken, 1997 yılında fiziksel olarak tanışmıştım. “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” sivil itaatsizlik eylemi için her akşam 21.00’da ışıkları bir dakikalığına kapatırdı bizimkiler. Bu, benim için oldukça eğlenceliydi. Yetişkinler için de öyleymiş gibi geliyordu.  

Dönemin karanlığına rağmen 90’lar Türkiye için bir o kadar da renkli geçti. Öyle ki, bugün, 90’lar Türkiyesi’ni en çok renkliliği, kültürel özgünlüğü ve çeşitlenme çabası ile hatırlıyoruz. Bilhassa pop müzik açısından birçoğumuza göre Türkiye’nin en ikonik dönemi olarak akıllarda yer etti. Doksanlar partileri ve doksanlar modasına olan ilginin son dönemlerde artması, bunun günlük hayatımızdaki en büyük yansıması. Yine, bu aralar 90’ları çok dinliyoruz. Kültürde olduğu gibi müzikte de nispet kültüründen ve içinde bulunduğumuz dönemin hızından uzaklaşmak rahatlatıyor.

Diğer bir nokta da, Truman Doktrini ile doğmuş, 1950’li yılların politik dinamikleri ile şekillenmiş batılılaşma, daha spesifik olarak da Amerikanlaşma çabası 90’larda da kendini yoğun olarak hissettirdi. Bu dönemde Amerika’da çekilen müzik klipleri etkili biçimde popülerlik kazandı. Yine de, 90’ların kültürel değişimi aslında bir özgünleşmeyi ve özgürleşmeyi de ciddi şekilde beraberinde getirdi. Bu bağlamda, 2023 yılında Beyoğlu’nda 4 kez ziyaret etme şansı bulduğum ve Salt tarafından düzenlenmiş olan “Sahnede 90’lar” sergisi, dönemin sanatı ve yine bu sanatla harmanlanmış özgün ruhunu anımsatarak beni ve olasılıkla pek çok kişiyi tebessüm etmeye, düşünmeye ve o yılları bu yılların olgunluğuyla anlamaya çalışmaya sevk etti. Sergiyi gezerken algılanabilen, kısacık bir dönemdeki sanatta ve etki alanlarındaki rahatlıkla fark edilebilen özgünleşme, ifade ve yaşam biçimlerinin yansıtılış biçimi ve cesareti, adeta Türkiye’nin “paralel evren”ine selam çakıyor. En güzel tarifiyle, küratörleri “Sahnede 90’lar” sergisini şöyle tarif ediyor:

On yıla sığan on bir koalisyon hükümeti, 1994 ekonomik krizi ve onu takip eden “kemer sıkma politikaları” kadar giderek artan faili meçhuller ve patlak veren siyasi skandallar ülkeyi sarsar. Ama on yılın bıraktığı miras bu karanlık olaylarla sınırlı kalmaz: 2000’lerde hız kazanacak hak mücadeleleri 90’larda mayalanır. Arka arkaya açılan özel radyo ve televizyon kanallarının da yardımıyla pop kültürü emsalsiz bir yükselişe geçer. Seçim kampanyalarında kullanılmaya başlanan Türkçe pop hit’leri sokak ve meydanları doldurur. 12 Eylül darbesinin ağırlığının dağılması ve 1989’da Demir Perde’nin yıkılmasının ardından Türkiye yeni bir kültürel ve ekonomik dolaşım hattına yerleşir. Tüm bunlar yaşanırken, İstanbul’da kültür, sanat, performans ve eğlence tarihi açısından serbestlik sınırlarının sürekli genişletildiği, karanlığa tezat oluşturacak bir dinamizmin baş gösterdiği yıllar başlar. (https://saltonline.org/tr/2455/sergi-sahnede-90lar).

Sahnede 90’lar sergi afişi

Sahnede 90’lar sergi afişi  

Etkinliklerden bireysel çalışmalara, muhtelif kaynaklardan toplanan arşivlere dayanan sergi, fotoğraflar, objeler, video kayıtları, eskizler, maketler, yazışmalar, afişler ve broşürler gibi unsurları bir araya getirerek bize zengin bir içerik sundu. Canlı performanslardan video klipler, televizyon programları ve futbola dair içeriklere kadar uzanan bu çeşitlilik, özellikle 1988–1999 dönemini vurgulasa da, zamanın sınırlarını aşarak ve yine de 90’lardan beslenerek 2000’lerin başına kadar uzanıyordu.

“Sahnede 90’lar” sergisi, parklardan barlara, tarihi mekânlardan terk edilmiş yapılara kadar farklı mekânlarda giderek artan performans temelli üretimlerin izini sürerken, beklenmedik bağlantılar kurarak “sahne” kavramının ne kadar geniş bir perspektifle ele alınabileceğini gösterdi. Bu bağlamda sergi, Feshane’de 1989 yılında gerçekleştirilen “Seretonin 1”, Yedikule Gazhanesi’nde 1992’de gerçekleştirilen “Seretonin 2” sahneleri ve 1995– 1999 yılları arasında gerçekleştirilen “Assos Gösteri Sanatları Festivali” gibi dönemin kolektif ve tepkisel performanslarından kesitler sundu.

Performansın toplum, ekonomi, sokak ve siyasetle olan ilişkisini irdeleyen “Sahnede 90’lar”, sanatçıların ve tasarımcıların kolektif girişimlerini ele alırken aynı zamanda kültür tarihinden bir potpuri sunarak izleyicilere zengin bir deneyim vadetti.

55 ekran tüplü televizyonda izlediğim çizgi filmler, ilk Casio saatim, atarim, evimizdeki Meydan Larousse ansiklopedilerim… Karanlıkla örtülen renkli bir bahçeymiş 90’lar.