Scroll Top

Bizans’ın aykırı çiçekleri

tumblr_inline_or2kfzCO2z1tk0qlr_500

ANAMED Birim Kütüphanecisi Naz Özkan, VII. Konstantin Porfirogennetos’un “Bizansperverlere” bıraktığı müthiş kaynaktan, kısaca bir tarım ansiklopedisi olarak tanımlayabileceğimiz “Geoponika”dan izlenimlerini yazdı.

“Eğer bir kişi rüyasında gül topladığını görürse, bu kişi güllerin dikenlerinden zarar görmüş kötü bir kişi tarafından mutlu edilecektir.” Achmet, 202.

“Eğer biri rüyasında evinin içinde güller serpildiğini görürse ve bu kişi kralsa mutlu bir haber alacaktır güllerin güzel kokusu ve kırmızılığından dolayı, eğer bu kişi halktan bir kişi ise mutlu olacaktır ve zengin olacaktır.” Achmet, 202.*

Rahmetli, toprağı bol olsun, mor odada doğan VII. Konstantin Porfirogennetos biz Bizansperverlere müthiş bir kaynak bırakmış ölmeden önce: Geoponika. Aramızda hâlâ bu müthiş kaynaktan bihaber olan insanları aydınlatmak adına söyleyebilirim ki Geoponika’da tarımsal üretimden tutun da sebze/meyve/çiçek yetiştirme sanatına (horticulture), arıcılığa (apiculture) ve bağcılığa, zeytin ağacı yetiştirme ve zeytinyağı üretme metotlarına, meyve sebzelerin nasıl saklanması gerektiğine, dekoratif bitkilerin kullanımına kadar birçok şey öğrenebilirsiniz. Evladiyelik olarak nitelendirebileceğimiz Geoponika’da sadece bitkiler alemiyle ilgili değil, hayvanlarla da ilgili pek çok bilgi bulabilirsiniz. Zararlı haşereyle mücadele yollarına, atların, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların bakımına dair hayat kurtaran bilgiler öğrenebilirsiniz. Bir tarım ansiklopedisi ya da el kitabı (bu bence biraz hakaret olur koskoca kitaba) olarak kısaca tanımlayabileceğimiz Geoponika,  VII. Konstantin Porfirogennetos gibi entelektüel bir imparator sayesinde tamamen pratik amaçlarla, onuncu yüzyılda antik Roma ve ağırlıkla Yunan metinlerinden derlenerek hazırlanmıştır, tıpkı Hippiatrica gibi (4. ve 5. yy. veterinerlik metinlerinden oluşan ansiklopedi).

image
  1. (Sol) Acheiropoietos Bazilikası, Selanik. 5.yy ortaları. Selanik Bizans Kültür Müzesi http://mbp.gr/en/object/fragment-mural-mosaic.
  2. (Sağ üst) Hestia Polyolbus desenli duvar halısı. 6.yy ilk yarısı, Erken dönem BizansElizabeth Dospel Williams. “Minor Art, Major Works: An Overview of Dumbarton Oaks’ Collections of Late Antique and Medieval Textiles” in Designing Identity: The Power of Textiles in Late Antiquity, edited by Thelma K. Thomas. Princeton: Princeton University Press, 2016. NK8907 .D47 2016  
  3. (Sağ alt) Mısır (Kıpti) tekstil parçası,5.6.yy.Keten ve yün karışımı,Brooklyn Müzesi https://www.brooklynmuseum.org/opencollection/objects/48858

Geoponika ile yollarım manastır yemeklerine dair bir ödev yazarken kesişti ve Geoponika daha sonra en sık kullandığım kaynaklardan biri oldu. Kitabı karıştırdıkça gül, zambak, menekşe, nergis gibi birçok çiçeğin mitolojik hikâyelerinin ve onların daha güzel kokmalarına yardımcı olan yöntemlerin anlatıldığı bölümler epeyce ilgimi çekti. Bizans sanatında çokça tercih edilen gülün, kan kırmızısı rengini bir kıskançlık hikâyesinden aldığını Geoponika sayesinde öğrendim: Rivayet olunur ki güzelliği ile birçok tanrıçayı çatır çatır çatlatan, kıskançlık krizlerine sebep olup ortalığı karıştıran Afrodit, Adonis’e bebekken âşık olur. Korusun kollasın diye Persephone’ye verdiği Adonis ise yakışıklılığı ile Persephone’yi aptal aşığa çevirir. Bunu duyan Afrodit eli kolu bağlı oturur mu, oturmaz. Birbirlerine girerler Persephone ile! Dertsiz başına dert istemeyen Zeus da duruma ağırlığını koyar ve Adonis’in yılın 4 ayını Persephone’nin, 4 ayını da Afrodit’in yanında geçirmesine karar verir. Ancak Afrodit’e karşı koyamayan Adonis 8 ayı da Afrodit’in yanında kalmayı seçince kızılca kıyamet kopar. Afrodit’i aldığı havadan bile kıskanan ve onu taparcasına seven, boyu posu devrilesice Ares bir yaban domuzunu dünyalar tatlısı Adonis’e musallat eder. Ares’in gazabına uğrayan Adonis yaralanır, Afrodit sandaletlerini bile giymeye vakit bulamadan apar topar çıkar yola; yolda ayağına beyaz bir gül dikeni batar ve tutkulu âşıkların sembolü olan kırmızı gül, rengini Afrodit’in geçirdiği talihsiz kaza sonucu alır. Geoponika’da bu hazin hikâye anlatıldıktan sonra kıskançlık sonucu ortaya çıkan güzelliğin, yani kıpkırmızı güllerin daha güzel kokması için gül ağacının yakınında sarımsak yetiştirilmesi önerilir. Ayrıca kitap, güllerin bu sayede daha güzel bir aromaya sahip olacağını yazar. Buna ek olarak güllerin sulak değil, kuru yerde yetiştirilmelerini salık verir.

image
  1. (Sol) Pedanius Dioscorides, Yunanlı Hekim’in “De Materia Medica” ya da “Vienna Dioscorides” adlı kitabından Rhodon-Rosa lutea (Gül) http://exhibits.hsl.virginia.edu/herbs/vienna-disocorides/
  2. (Sağ) Bizans 5.6.yy’lara ait yün tunikten kalan alınmış süsleme,Mısır,goblen örgüsü

Masumiyetin ve Hz Meryem’in sembolü olarak bilinen zambaklar da Geoponika’ya göre güller gibi kuru yerde yetiştirilmesi önerilen çiçekler arasındadır. Kitapta, tıpkı gül gibi onun da doğada peyda olması mitolojik bir hikâye ile anlatılır. Hikâyeye göre Alkmene’nin Zeus’tan olma oğlu Herakles ölümlüdür. Zeus oğlunun ölümsüz olmasını ister ve bunun için Hera’dan onu emzirmesini rica eder, ama Hera’nın kıskançlığı minik yavruyu emzirmesine mani olur ve şiddetle Zeus’u reddeder. Zeus pes etmez ve Hera uyurken Zeus minik yavruyu Hera’nın kucağına bırakır. Daha sonra minik Herakles aç olduğu için Hera’nın göğsüne yapışarak öyle bir emer ki ağzından sütler fışkırır ve Hera’nın sütü bir türlü kesilmez. Ve sonunda dünya üzerine düşen bu süt damlacıkları yeryüzünde birer beyaz zambağa dönüşür. Geoponika bu hikâyedeki beyaz zambakların ve daha nice renklerdeki zambaklarınızın daha çok çiçek açmasını ve daha uzun dayanmasını istiyorsanız yapmanız gerekeni şu şekilde yazar: zambakların soğanlarından bazılarını on iki parmak derine, sonra sekiz parmak ve en son da dört parmak derine ekin ve böylece daha dayanıklı zambaklar elde edin.

Tabii ki en sona en sevdiğim çiçeği sakladım; yani nergisi. Kendisine deli gibi âşık olan Ekho’ya karşılık vermeyen, kendini beğenmiş, uyuz Narcissos’un hikâyesi ders alınacak mitolojik öyküler arasında bir numara diyebiliriz. Bu kendini bilmez genç adam zavallı Ekho’nun ahını aldığından mıdır yoksa “karma”dan mıdır bilinmez, bir gün dağlarda dolaşırken, ağaç ve yeşillikler içinde kaybolmuş bir pınara rastlar; eğilip su içmek istediğinde suda gördüğü hayale, yani kendisine âşık olur. Sevdiğine kavuşamamanın verdiği elemle sararıp solar ve ölür. Daha sonra periler Narcissos ’un cesedinin yerinde bir sapsarı bir çiçek bulurlar. Sararıp solan genç adam nergis çiçeği olarak öylece durur ırmağın kıyısında ve hikâyesi de günümüze kadar Geoponika sayesinde gelir.

Bu güzel çiçekler elbette bahçelerde yetiştirilmek dışında farklı alanlarda da kullanılıyordu Bizans İmparatorluğu’nda. Sunum konusunda bugünkü  “yeni gelinleri” cebinden çıkaracak kadar şaşaaya ve gösterişe meraklı Bizanslı yöneticiler “diplomatik” amaçla gelen elçileri ve misafirleri etkileyebilmek için doğanın gücünü ve çiçeklerin sahip olduğu ortak dili kullanmışlardı. Örneğin Rus prensesi Olga, Tarsus ve Amida Emiri’nin sefirleri ve Cordaba’dan gelen sefirlerin tekmili birden VII. Konstantin Porfirogennetos’u ziyarete geldiklerinde, Bizans ahalisi anlı şanlı isimlerine yakışır bir zenginlikle, arkalarından laf edilmesin diye süsle ve zarafetle karşılamıştı yabancı misafirlerini. Avizeler, zincirler belli başlı kiliselerden saraya taşınmış, ünlü Bizans ipeğinden ve keten kumaşlardan dokunan zarif perdeler, örtüler, aslan ve griffin desenli pelerinler ile bezenmişti sarayın tüm salonları. Altından ve gümüşten tabaklar, taçlar, yataklar, masalar ile donatılan koskoca sarayda, misafirleri eğlendirmek için orglar bile hazırdı. Ve tabii mis kokulu çiçekler de unutulmamıştı. Gül taç yapraklarıyla süslenmişti Magnaura’nın Triklinos’u. Defne ve sarmaşıklarla donatılmıştı koridorların yerleri. Mevsimin çiçekleriyle taçlandırılmıştı koridorlardaki sütun başları. Mersinlerle donatılmıştı imparatorun odasının yerleri ve Chrysotriklinos mis gibi biberiye ve gül kokmuştu. Elçilerin elleri yemeklerden önce taze asma yaprakları ve gül suyu ile temizlenmişti ve ipek kumaşlarla kurulanmıştı. Böylece cennetten bir köşe sunmuştu VII. Konstantin Porfirogennetos misafirlerine, yıllarca anlatılsın dilden dile diye.

Kokularıyla ve renkleriyle Bizanslıları mest eden çiçekler, aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’nda çaresiz dertlere de şifa olmaktaydı. Örneğin Ortaçağ’da tatlı olarak yapılan gül şekeri, gülün “soğuk kuru” olmasının etkisiyle baş ağrısına iyi geliyordu. Bunun dışında gül, mideyi de canlandırıyordu ve karaciğeri koruyordu. Menekşe ise nemli ve soğuk bir çiçek olarak uykusuzluk çekenlere şifa olmuştu. Aynı zamanda baş ağrılarını dindirirdi. Nilüfer ise soğuk nemli bir çiçek olarak tıpkı menekşe gibi sakinleştirip uyku getirme etkisine sahipti. Nergis soğuk olarak adlandırılırdı ve kökü kaynatılınca sağlam bir kusturucu olabilirdi. Akzambağın ise tıpkı papatya gibi dinlendirici sakinleştirici bir yanı vardı.

Antik Yunan-Roma kültürlerinden miras aldıkları ve Hristiyan kültürüyle harmanladıkları doğa sevgisini, bağ bahçe kültürünü ve çiçeklerin farklı aromalarını Bizanslılar elbette sofralarına da taşımışlardı. Şarabı sofralarından eksik etmeyen Bizanslılar çiçekleri hoş koku veren tatlar olarak şaraplarında da kullanarak damak zevklerini zenginleştirmişlerdi. İçine bolca bal koyup şeker hastalığına davetiye çıkaran Bizanslıların bu şarapları nasıl yaptıklarına dair günümüze ulaşan tariflerini ise elbette sizden saklayacak değilim; işte gelmek bilmeyen yaz için Bizans’ın içinizi ferahlatacak çiçek aromalı şarap tarifleri, Andrew Dalby’nin “Bizans’ın damak tadı” kitabında özetlendiği şekliyle:

-Menekşeli şarap: 3,5 litre bal, 10 litre şarap, 240 demet menekşe. Öncelikle çiçekleri nazikçe ayırıyoruz. Daha sonra 30 gün boyunca şaraba yatırıp sonra süzüp çiçekleri ayırıyoruz. Balı kaynatıyoruz, iki sıvıyı harmanla dikkatlice mühürleyip ve bir kenara koyup dinlenmesini bekliyoruz.

-Papatyalı şarap: 10 litre Ascalon şarabı (İsrail’de olan bir şarap), 3,5 litre bal, 200 gram yaban papatyası (şart değil illa yaban papatyası olması, park bahçelerdeki papatya da olur) tohumu. Tohumları 30 gün boyunca şaraba yatırıyoruz. Süzdükten sonra balı kaynatıp köpüğünü alıyoruz sıvıları harmanlıyoruz, mühürleyip bir kenara koyuyoruz.

-Güllü şarap: Kirli olmadığı zaman gül yapraklarını topluyoruz ve yıllanmış bir şarabın içine abartmadan gül yaprakları ekliyoruz. Her gün onları çömleğin dibine ininceye dek sivri bir kamışla karıştırıyoruz. Hava almayacak şekilde çömleği mühürleyip 30 gün dinlenmeye bırakıyoruz. Daha sonra şarabı süzüyoruz ve 2,5 litre şaraba dikkatlice harmanlayacak yarım litre olacak şekilde balı koyuyoruz. Otuz gün bekledikten sonra afiyetle içiyoruz.

* Achmet, 10.yy’da yazılan  Ὀνειροκριτικά olarak bilinen rüyaların yorumlanması kitabının yazarıdır. Steven M. Oberhelman, Dreambooks in Byzantium: six Oneirocritica in translation, with commentary and introduction (Aldershot : Ashgate, 2008).

image

Sant’Apollinare Nuovo Bazilikası Mozaiği, Ravenna

Kaynakça:

Beihammer, Alexander Daniel, Stavroula Constantinou, and Maria G. Parani. Court Ceremonies and Rituals of Power in Byzantium and the Medieval World. Comparative Perspectives. Leiden ; Boston : Brill, 2013.
DF531 .C68 2013

Dalby, Andrew, Ali Özdamar, and Nazlı Pişkin. 2004. Bizans’ın damak tadı: kokular, şaraplar, yemekler. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2004. TX725.B97 D3520 2004  

Dalby, Andrew. 2011. Geoponika: farm work : a modern translation of the Roman and Byzantine farming handbook. Totnes: Prospect Books, 2011.
S429 .G413 2011  

Littlewood, Antony Robert, Henry Maguire, and Joachim Wolschke-Bulmahn. Byzantine garden culture. Washington, D.C.: Dumbarton Oaks Research Library and Collection, 2002.
SB457.547 .B97 2002

Maguire, Henry. Byzantine court culture from 829 to 1204. Washington, D.C. : Dumbarton Oaks Research Library and Collection ; [Cambridge, Mass.] : Distributed by Harvard University Press, 1997.  DF521 .B934 1997

Maguire, Henry. Nectar and illusion : nature in Byzantine art and literatüre. New York: Oxford University Press, 2012.
NX650.N38 M34 2012

Maguire, Henry. Rhetoric, nature and magic in Byzantine art. Aldershot; Brookfield, VT : Ashgate, 1998.
N7852.5 .M35 1998

McCabe, Anne Elena. A Byzantine encyclopaedia of horse medicine: the sources, compilation, and transmission of the Hippiatrica. Oxford: Oxford University Press, 2007.
SF951 .M477 2007  

Oberhelman, Steven M. Dreambooks in Byzantium: six Oneirocritica in translation, with commentary and introduction. Aldershot: Ashgate,2008. BF1080 .O24 2008