Scroll Top

Ankara’ya gidiş de güzeldir

136871039718_0

Ankara’ya gidiş de güzeldir

ANAMED Proje ve Etkinlik Koordinatörü Şeyda Çetin, “Anadolu’da John Garstang’ın Ayak İzleri” sergisi öncesi Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’ne gerçekleştirdiği ziyaretini anlatıyor…

Yahya Kemal’in “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevdim,” deyişi başkente giden pek çok İstanbullu’nun aklına gelir. Benim yolum Ankara’ya bir Eylül günü düştü.

“Anadolu’da John Garstang’ın Ayak İzleri” sergisi için Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nde (BIAA) arşiv belgelerini incelemek ve ödünç malzemeleri teslim almak üzere yola çıktım.

Serginin başkahramanı ünlü İngiliz arkeolog John Garstang, Mersin’de kazı yaparken İngiliz arkeoloji araştırmalarının yürütülmesi için Ankara’da bir merkez kurmaya karar vermiş. 1948 yılında BIAA’yi kurmuş ve ilk direktörü olmuş. Hitit Uygarlığı araştırmalarına önemli katkıda bulunan Garstang’in çalışmalarını ilginç kılan diğer bir unsur da hem Osmanlı İmparatorluğu, hem de cumhuriyet kurulduktan sonraki dönemde kazı çalışmaları yürütmesi. Bu tecrübelerine dayanarak BIAA’yı diğer araştırma merkezlerinin İstanbul’da kurulmasının aksine Ankara’da kurmaya karar vermiş. Bu kararında kapsamlı bir arkeolojik eser koleksiyonu geliştireceğine inandığı, şimdiki adıyla Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne de ev sahipliği yapan başkentte olmanın pratik kolaylıklar sağlayacağını düşünmesi etkili olmuş.

Fotoğraf 1: Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü (BIAA), Kavaklıdere

[[MORE]]

Ben ise ilk kez BIAA’e 2014’te bu serginin planına henüz başladığımızda gitmiştim. Ankara’ya çok az gitmiş, şehri pek tanımayan biri olduğumu söylemem gerekir. Bir araştırma merkezi olmasından mı, Ankara’nın sakin, ferah bir semtinde olmasından mı bilmem ama BIAA’de bulunmak çok huzurlu gelmişti bana. Yine aynı hislerle zili çaldığımda merkezde Kütüphane Sorumlusu olarak görev yapan Burçak Delikan karşıladı beni. Ankara’daki en geniş arkeoloji yayınları arşivine sahip kütüphanede projenin hangi aşamada olduğunu konuşup sergi için ihtiyacımız olan arşiv malzemelerinin üzerinden geçtik.

Fotoğraf 2: BIAA Kütüphanesi

Burçak Hanım arşivden malzemeleri getirirken BIAA’in Yöneticisi Gülgün Girdivan’la sohbet etme fırsatımız oldu. Uzun yıllar BIAA’de görev yapan Gülgün Hanım sergideki enstitüyle ilgili bölüm için tam da ihtiyaç duyduğumuz bilgileri paylaştı. İşini özveri ve titizlikle yapan Gülgün Hanım’dan öğrenecek çok şey vardı.

Fotoğraf 3: Garstang’ın 1907’de Anadolu gezisini belgeleyen fotoğraf albümünden sayfalar. Fotoğraflar; Boğazköy-Hattuša (Garstang “Boghaz Keui” olarak yazıyordu) ve Alaca Höyük (Eyük). Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün (BIAA) İzniyle.

Arşivden malzemeler geldiğinde işe koyuldum. Aylardır hayatı, çalışmaları ve hakkında pek çok detay okuduğum John Garstang’ın albümleri, tek tek numaralandırdığı orijinal baskı fotoğrafları, Türkçe fiil çekimlerini çalıştığı not defteri önümdeydi. Sergileri hazırlarken günlerce araştırma yaptığınız, üzerine çokça düşündüğünüz kişi ya da konulara ait orijinal malzemelerle ilk kez karşılaşma anı en özel anlardan biri oluyor. Çoğunluğu 1907 tarihli onlarca fotoğraftan seçim yapmak bir hayli zordu. Serginin küratörü Alan M. Greaves’in bana verdiği talimatlar doğrultusunda heyecanla belgeleri incelerken enstitünün Direktörü Ludgarde Vandeput geldi. Şu sıralar gerçekleştirmek için çalışmaları sürdürdüğümüz şekilde, Garstang’ın uzun zaman geçirdiği Ankara’ya serginin taşınmasının anlamlı olacağından bahsettik.

Fotoğraf 4: Garstang’ın Türkiye’ye yaptığı son araştırma gezisinden not defteri, yeğeni Oliver Gurney’nin BIAA’e verirken ilettiği notla birlikte. Defterin arka sayfasında Garstang, alışkanlık edindiği üzere, öğrenmek istediği Türkçe kelimeleri not etmiş. Burada; hava durumu, coğrafi özellikler ve metalleri İngilizce karşılıklarıyla listelediği görülüyor. 1951. Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün (BIAA) İzniyle.

Hayatı boyunca yaptığı kazılar, yayınlar ve sergilere rağmen, BIAA belki de Garstang’ın Türkiye’de bıraktığı en büyük iz oldu denilebilir. BIAA İngiliz ve Türk kültürlerinin buluştuğu, öğrenci ve akademisyenlerin Türkiye’nin tarihine ışık tutmak için bir araya geldikleri ve bu şekilde yalnızca bu tarihi değil, aynı zamanda birbirlerini tanıdıkları bir yer haline geldi.

Sergileyeceğimiz belge ve fotoğrafları seçtikten sonra BIAA’den ayrıldım. Kızılay Meydanı’nda geniş katılımlı bir eylem nedeniyle yolların trafiğe kapalı olduğunu öğrendim. Ankara’da uçağımı yakalamak için zorlu bir yolculuktan sonra İstanbul’da eve dönüş trafiğinde de benzer zorlukları yaşadım ve Yahya Kemal’i andım. Acaba günümüzde de İstanbul’a dönüşü sever miydi?