Scroll Top

Bizans’ın Unutulmaz  Aşıkları: Theodora ve Jüstinyen

tumblr_inline_olb588uxXh1tk0qlr_500

ANAMED Birim Kütüphanecisi Naz Özkan, bundan tam 1500 yıl önce yaşanan ‘masalsı bir aşk’ı, ‘bugün Ravenna’da San Vitale Bazilikası’nda karşı karşıya bakan iki âşığı, Jüstinyen ve Theodora’yı anlatıyor…

“Benim yolum başka. Seni tanıdıktan sonra anladım bunu. Sevgi de yetmiyormuş. Çok eskiden rastlaşacaktık….”

Umutsuz aşkları anlatmak için en sık kullanılan sözlerden biridir “Vesikalı Yârim” filminde geçen bu replik. Birbirine denk düşmeyen, ayrı yolların yolcusu olan âşıklar, birlikte hiç yazamayacakları bir romanın kollarına düşmemek için çırpınsalar da nafiledir çırpınışları. Lakin bazen hani talih güler ya, ayrı dünyaların insanları olan âşıklar türlü zorluklara, engellemelere, kötü adam ve kadınlara rağmen kavuşurlar ve masal gibi bir aşk yaşarlar bu dünyadan göçmeden önce. İşte böyle masalsı bir aşk bundan tam 1500 yıl önce İmparatorluk’un başkentinde, Makedonya’nın Tauresium köyünde doğan fakat talihinin Konstantinopolis’e savurduğu genç bir adamla, kimi tarihçiye göre Kıbrıs, kimilerine göre ise Suriye doğumlu güzeller güzeli bir kadın arasında yaşanmıştı. Bugün Ravenna’da San Vitale Bazilikası’nda karşı karşıya bakan bu âşıkların adları Jüstinyen ve Theodora’ydı.

Özel Bir Kadın

Jüstinyen için Tanrı’nın hediyesi olarak karşısına çıkan Theodora’nın günümüze kadar gelmiş değişik hayat hikâyeleri vardır. On ikinci yüzyılda yaşamış kronik yazarı Suriyeli Michael’e göre kendisi gibi Monofizit görüşe sahip olan Theodora, bir rahibin kızıydı. Dönemin tarihçisi Prokopius’a göre ise hikâye başkaydı: Konstantinopolis’te altıncı yüzyılda çok meşhur olan araba yarışları dört takım arasında yapılıyordu. Lakin en meşhur iki takım (Maviler ve Yeşiller) arasındaki rekabet, günümüzün Panathinaikos – Olympiakos karşılaşmalarını aratmıyordu. Prokopius’un Anekdota’sına göre Yeşiller’in takımında ‘ayı bakıcısı’ olarak çalışan Akasius’un üç kızı vardı: Komita, Theodora ve Anastasya. Yerinde durmayan acımasız kader ağlarını örüyordu. Ne yazık ki babaları bu üç güzel kızı yetim bırakıp bu dünyadan göçüp gidince anneleri yeniden evlendi. Yeni kocası ev yönetimine katılır, hayvanlara bakar diye düşünen genç kadın zamanla işlerin umduğu gibi gitmediğine şahit oldu. Yeni eşi Yeşiller’in yanında işini kaybettikten sonra aile sefaletle mücadele etti ve bir zaman sonra yardım eli rakip takım Maviler’den geldi. Aile kolay kolay toparlanamasa da sonunda şeytanın bacağını kırdı. Nasıl mı? Dünyalar güzeli Komita sahneye çıkıp şehrin en ünlü fahişelerinden biri olunca. Ablası Komita kadar yetenekli olmasa da Theodora da ablasının izinden gitti ve sahneye çıkıp kısa zamanda “ordu kalıntısı” denen cinsten fahişe ya da “vesikalı” oldu. Çalıştıkları sahnelerde, gittikleri yemekli davetlerde iki kardeş vücutlarını sunarak erkekleri güzellikleriyle mest edip, baştan çıkardı. Theodora, bir zaman sonra günümüzde “burlesque” olarak adlandırılan gösteriler hazırlamaya başladı tiyatroda. Çok zeki olması, keskin nükteleri ile sıyrıldı diğer oyuncuların arasından. Çapkındı elbette, ona âşık olan erkeklerle alay etmeyi sever, ne kendinden ne mesleğinden ne vücudundan utanırdı. Yaşadığı dönemde oyunculuk fahişelikle aynı anlama gelmekte olduğu için toplum tarafından hor görülse de işini bırakmayı bir an bile düşünmedi.

Hayat Theodora’ya küçük sürprizler hazırlıyordu bittabi. Öyle bir an geldi ki özgürlüğüne düşkün, çapkınlar çapkını Theodora mesleğini, ailesini, anılarını Konstantinopolis’te bırakarak aşkının peşinden gitti, ya da sadece yeni bir hayatın… Onu sahneden çekip alan kişi Hekebolos, Libya’daki Pentapolis kentinin yönetimine atanan valiydi ve nüfuslu bir adamdı. Lakin “metres” hayatına daha fazla dayanamadı Theodora, kimsenin prangasına tahammülü yoktu, içine özgürlük korkusu düşmüştü çoktan. Tası tarağı topladığı gibi önce İskenderiye’ye, sonra başkente geri döndü, ve tabii sahnelere… Sahnelerin tozunu attıran Theodora’nın yolu bu sefer de hayatının aşkı Jüstinyen’le kesişti.  

Şanslı Bir Adam

Flavius Petrus Sabbatius ismiyle Konstantinopolis’e gelen genç adamın hayatı, dayısı Justin tarafından evlatlık alınmasıyla değişmişti. Konstantinopolis’te aldığı hukuk ve teoloji eğitimden sonra Exkoubitores (saray muhafızı) olarak çalışan genç adam, İmparator I. Anastasios 518’de öldüğünde imparator olan dayısının yanında yer aldı. Zaman içerisinde Taht Naibi ilan edilen Jüstinyen, konsül olarak da İmparatorluğa hizmet etti. İşte Doğu Roma İmparatorluğu’nun rakipsiz varisi Jüstinyen, yaklaşık olarak 522’de Theodora ile tanıştığında ona deli gibi âşık oldu, sevdiği kadını yanına aldı ve imparator olacağı günü bekledi. 527’de imparator I. Justin ölünce bu iki genç insanın kaderi ve İmparatorluğun da kaderi sonsuza kadar değişti… Corpus Juris Civilis ile hukuk birliği sağlayan Jüstinyen, Kuzey Afrika, İtalya, İspanya, Akdeniz Adaları’nı Konstantinopolis’teki Roma İmparatorluğu’na bağlayarak, kiliseler, su kemerleri inşa ederek, Roma İmparatorluğu’nun ‘restorasyonu’nu (renovatio imperii) ve en önemlisi birliğini sağlamaya çalışarak tarihe adını yazdırdı..

Roma İmpatorluğu’nu yönetmek ateşten bir gömlek gibiydi Jüstinyen ve Theodora için. Bu zorlu yolculuk tozpembe başlamamıştı elbette. Önlerinde aşklarını yaşamalarına değil lakin evlenmelerine ve Theodora’nın “Augusta” olarak Jüstinyen’in yanında mor pelerini ile arz-ı endam etmesine engel olacak durum ve kişiler vardı. Karşılaştıkları ilk sorun Theodora’nın “gayri meşru” kızının durumuydu. Her zaman Theodora’nın kızı olarak kalacaktı ve asla bir prenses olamayacaktı. Fakat Theodora’nın zavallı minik kızından daha ciddi bir sorun vardı: Roma yasaları. Jüstinyen imparator olmadan önce, henüz bir senatörken, evlilikleri senatörlerin sahneye çıkan kadınlarla evlenmelerini yasaklayan kanuna takılmıştı. Ancak I. Justin kadim kanunu kaldırdıktan sonra ve tövbe eden oyuncuların senatörler ile evlenmelerine izin vermesiyle bu sorun çözülmüştü.

Ve hikâyedeki kötü kadın: Prenses Euphemia. “Barbar” bir köle iken Justin ile evlenen, tarihçi Prokopius tarafından eğitimsizliği ile küçük görülen Euphemia, Jüstinyen için hiç uygun bulmamıştı kirli bir geçmişe sahip olan Theodora’yı! Bir Bizans dedikodusuna göre de Euphemia da sahneye çıkan bir oyuncuydu ve Theodora ona hatırlamak istemediği geçmişini hatırlatıyordu. John Barker’a göre önce yasaya daha sonra da prenses Euphemia’nın vetosuna takılan gençlerin izdivacı, Euphemia’nın Hakk’ın rahmetine kavuşmasından sonra 525’te vuku bulmuştu.

image

İmparator Jüstinyen  ve maiyeti, başpiskopos Maximian, and Praetorian muhafızlar San Vitale Bazilikası Ravenna, İtalya.

http://www.metmuseum.org/exhibitions/listings/2012/byzantium-and-islam/blog/topical-essays/posts/san-vitale

İsyan Günlerinde Aşk

Tam huzura erecekken âşıkları sınayan son darbe ise Thedora’nın gönülden bağlı olduğu Maviler’den ve Theodora’nın babasının bir zamanlar hizmetinde bulunduğu Yeşiller’den gelmişti. 13 Ocak günü kalabalık ve öfkeli Konstantinopolis halkı devlet makamlarınca verilen ağır cezalara daha fazla dayanamadı ve Maviler-Yeşiller önderliğinde isyan ateşini Hipodrom’da yaktı. “Nika” sesleriyle galeyana gelen halk Ayasofya’nın yerinde olan bazilikayı yerle bir etti ve Büyük Saray’a yöneldi. Halk eski İmparator Anastasius’un yeğenlerinden birini İmparator olarak ilan edince durum iyice ciddileşti. Theodora ise sanki kaybedeceği bir tahtı, unvanı yokmuşçasına “benim kaybedecek bir şeyim yok” diyerek, soğukkanlılıkla onca devlet görevlisi ve Jüstinyen’in karşısında şu konuşmayı yaptı:

“Belki kadınların, erkekler önünde konuşması ve korkaklara cesaret vermesi doğru değildir. Ama, tehlike anında herkes elinden geleni yapmalıdır. Bence, bu durumda kaçmamız bize bir şey kazandırmaz. Kaçarak kurtulsak bile bunun sonu yoktur. Nasıl olsa dünyaya gelen kişi ölecektir. Hükümdar olan kimse sürgünde yaşayamaz. Ey İmparator! Kaçarak kurtulmak istiyorsan, bunda bir güçlük yok. Hazinen var, gemilerin hazır bekliyor. Ama sarayından ayrıldığın zaman hayatını da yitirmiş olacaksın. Güveneceğin bir yere kaçtığın zaman ölümü güvenliğe tercih edip etmeyeceğini düşün. Bana gelince, eskilerin de dediği gibi erguvani pelerin kefenim olsun!”

Mor pelerinini kefen yapmaya hazır olan Theodora’nın uzattığı eli bırakmaz Jüstinyen. Bu konuşmanın ardından ünlü komutanları Belisarius, kahyası ve generali Narses ve Mundus’u, Hipodrom’da toplanan isyancıların üzerine gönderen Jüstinyen’in ellerine, dönem kaynaklarına göre 30 ila 35 bin civarından insanın kanı bulaşır, isyancıların elebaşı ve bilumum çapulcu idam ettirilir, pek çok mülke el konulur, böylece isyan da son bulur.

image

Detorakēs, Theocharēs Eustratiou. Hagia Sophia: ho naos tēs Hagias tou Theou Sophias = Hagia Sophia : the church of the Holy Wisdom of God. Athēna: Ephesos, 2004.

Talihsiz Güzel: Amalasuntha

Seven ne yapmaz, hele kıskanç bir kadınsa… Theodora Jüstinyen’in emrindeki herkesten çok kıskanıyordu sevdiği adamı ve elinden geldiğince Kapadokyalı John gibi düşmanlarından koruyordu. Ancak bu kez Theodora’nın karşısındaki rakip yabana atılacak gibi bir biri değildi. Çünkü Amalasuntha ünlü Ostrogotların Kralı Theodorik’in kızıydı. Eşi vefat edince küçük oğlu tahta geçmişti ve kendisi de naibe olmuştu. Eski Roma kültürüyle eğitilmiş olan güzel Kraliçe oğlu Athalaric’i de aynı şekilde yetiştirmeye çalışıyordu. Lakin soylu Gothlar genç Kraliçe’nin yönetiminden huzursuzdu ve ciddi bir tehdit oluşturuyorlardı. Tehditlere daha fazla dayanamayan Kraliçe, Jüstinyen’den yardım istemiş ve Bizans’a göç etmeyi düşündüğünü söylemişti, üstelik yanında büyük Ostrogot hazinesi ile beraber! Theodora gibi eli kolu uzun, her yerde gözü kulağı olan, hatta geceleri bile uyumayan, “vampir gibi gezen (!)” İmparatoriçe’den kaçar mı böyle bir haber? Theodora’ya göre hiçbir erkek reddetmezdi böyle genç, eğitimli ve mevki sahibi bir kadını. Yılanın başını gençken ezmeli düşüncesiyle hareket eden Theodora elini çabuk tuttu, Petrus’u İtalya’ya elçi olarak gönderdi genç kadının canını alması için. Prokopius’un yazdıklarına bakacak olursak Amalasuntha’nın ölümü Theodora’nın ellerinden olmadı. Allah’ın ‘çirkin şansı’ vermediği, çekici Amalasuntha ise kuzeni Theodahad emriyle kapatıldığı hapishanesinde, banyo yaparken bir komploya kurban gitti… Jüstinyen ise ancak Amalasuntha öldürüldükten sonra Theodahad’ın karşısına çıktı ve Ostrogotlar Krallığı ile Doğu Roma İmparatorluğu arasında 535-554 döneminde sürecek uzun Gotlar Savaşı’nı başlattı.

Bir Aşkın Mirası

Bunca ölüme, entrikaya, savaş rağmen yaşadıkları dönemde yaptıkları ile birçok kişinin ahını da alsalar, Jüstinyen ve Theodora adlarını ölümsüz kılacak işler yapmaktan çekinmemişlerdi. Beşinci ve altıncı yüzyılın kronik yazarlarından Malalas’a göre çift yaşadıkları zenginliği diğer insanlarla paylaşmış ve belli bir kesimin sevgisini kazanmışlardı. Antakya’da kiliseler, hamamlar, bazilikalar yaptırmışlar, incilerle süslü haçı şehre bağış olarak göndermişlerdi. Hormisdas Sarayı’nı, 500’e yakın Monofizit rahibi İmparatoriçe’nin finansal desteği altında korumuşlardı.

Theodora ve Jüstinyen’in hiç çocuğu olmadı. Jüstinyen yeğeni II. Justin’i kendinden sonra tahta geçecek kişi olarak seçti ölmeden önce. Jüstinyen 540’larda geçirdiği vebayı da atlatmıştı sevgilisinin yanında. Çağımızın vebası olarak bilinen kanser ise Theodora’yı ayırmıştı Jüstinyen’den. Sevdiği kadının ölümünden sonra 20 yıla yakın bir süre yaşayan Jüstinyen de kendini dine, teolojiye adamıştı ölmeden önce. 565’te vefat ettiğinde bugün Fatih cami olarak bilinen Havariyyun Kilisesi’nde, adı gibi Tanrı’nın ona bahşettiği hediye olan Theodora’sının yanında sonsuzluk uykusuna daldı Büyük Jüstinyen. Bugün İtalya’nın Ravenna kentinde tıpatıp benzeyen mozaikleriyle karşılıklı bakışan Theodora ve Jüstinyen’in aşkları, isimlerinin baş harflerinden oluşan monogramlarıyla eski adı SS. Sergius ve Bacchus Kilisesi olan Küçük Ayasofya Camii’nin ve dünyanın en eski katedralinin kutsal bilgeliğinin gölgesinde, Ayasofya’nın sütun başlarında ölümsüzleşiyor ve ziyaretçilere, genç âşıklara bu imkânsız ama kaçınılmaz aşkın hikâyesini hatırlatıyor…

image

Ss. Sergius ve Bacchus kilisesi, Küçük Ayasofya Camii. Fotoğraf  Yard. Doç Nikos D. Kontogiannis (Koç Universitesi-Gabam) 


Kaynakça:

Barker, John W. Justinian and the later Roman Empire. Madison: University of Wisconsin Press, 1966. DF572 | b.B35 1966  

Behnam, Gregorius Bulus. Theodora: a story of heroism, strife, sacrifice, and faith: treating the affairs of the Syriac Church in the first half of the sixth century. Piscataway: Gorgias Press, Beth Antioch Press, 2007. DF572.5 .T5413 2007  

Bell, Peter N. Three political voices from the age of Justinian: Agapetus, ‘Advice to the emperor’; Dialogue on political science; Paul the Silentiary, ‘Description of Hagia Sophia. Liverpool: Liverpool University Press, 2009. DF531 .T47 2009

Browning, Robert. Justinian and Theodora. London: Thames and Hudson, 1987. DF572 .B76 1987  

Bury, John Bagnell. History of the later Roman Empire: from the death of Theodosius I. to the death of Justinian. New York: Dover Publications, 1958. DG311 .B98 1958  

Cameron, Averil. Procopius and the sixth century. Berkeley: University of California Press, 1985. DF505.7.P7 C35 1985  

Evans, J. A. S. The age of Justinian: the circumstances of imperial power. London; New York: Routledge, 2000. DF568 .E83 2000  

Garland, Lynda. Byzantine empresses: women and power in Byzantium AD 527-1204. London: Routledge, 1999. DF572.8.E5 G37 1999

Grabar, Andrâe. The golden age of Justinian, from the death of Theodosius to the rise of Islam. New York: Odyssey Press, 1967. N6250 .G6513 1967  

Gregory, Timothy E. A history of Byzantium. Malden, MA: Wiley-Blackwell, 2005. DF552 .G68 2005

Holmes, William Gordon. The age of Justinian and Theodora: a history of the sixth century A.D. New Jersey: Gorgias Press, 2002. DF572 .H7 2002

Lamb, Harold. Theodora and the Emperor: the drama of Justinian. New York: Doubleday, 1952. PS3523.A4235 T44 1952

Lee.R.W. The elements of Roman law: with a translation of the Institutes of Justinian. London: Sweet & Maxwell, 1956. KJA1088 .J8 2010  

Maas, Michael. The Cambridge companion to the Age of Justinian. Cambridge: Cambridge University Press, 2005. DF572 .C35 2005

McCail, Ronald C. The earthquake of A. D. 551 and the birth-date of Agathias. London: William Clowes and Sons, 1967. QE536.2.B95 M3 1967  

Menander, Protector. The history of Menander the Guardsman. Cambridge: F. Cairns, 2006. DF572 .M4613 2006  

Moorhead, John. Justinian. London; New York: Longman, 1994.  DF572 .M66 1994  

Prokopios. The secret history: with related texts. Indianapolis: Hackett Publishing Company, Inc., 2010.  DF572 .P7613 2010  

Sarris, Peter. Economy and society in the age of Justinian. Cambridge; New York: Cambridge University Press, 2006.  DF568 .S37 2006  

Scott, Roger. Byzantine chronicles and the sixth century. Farnham: Ashgate, 2012. DF505 .S36 2012  

Vasilʹev, Aleksandr Aleksandrovich. Justin the First: an introduction to the epoch of Justinian the Great. Cambridge: Harvard University Press, 1950.  DF568 .V37 1950