Avrupa ülkelerinin çoğunda ve ABD’de bulunan ve insanlık tarihinin günümüze kadar gelebilmiş maddi belgelerini ortaya çıkarmayı, korumayı ve incelemeyi amaçlayan Arkeoloji Enstitüleri’nin yüzyılı aşan bir geçmişi vardır. Arkeolojik mirası çok zengin olmasına karşın ülkemizde bu konudaki çalışmalar, özerk bir akademik kuruluş tarafından değil, devlet eliyle, yani, bir bakanlığın bir genel müdürlüğü tarafından sürdürülmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluş aşamasında, bunun böyle olması doğaldı. Çünkü kaynaklar kıttı, uzman sayısı çok azdı ve en önemlisi, kültür varlıkları dediğimiz arkeolojik eserler, kimse kendilerine dokunmadığı için, toprak altında en iyi biçimde korunarak, kendilerini bilimsel metodlarla ortaya çıkartacak uzmanları bekliyorlardı.
Bütün bu koşullar göz önüne alındığında, uzman sayısı yeterli düzeye ulaşmış, kültür işlerine ayrılabilecek maddi kaynaktan artmış, tarihsel miras konusunda belirli bir bilincin oluşma sürecine girmiş olduğu ülkemizde de artık bir Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulma zamanı gelmiştir. İşte bu nedenle, çeşitli üniversitelerimize ve müzelerimize mensup paleoantropologlar, prehistoryacılar, Önasya arkeologları, Klasik arkeologlar, Hititologlar, Sümerologlar, Klasik filologlar ve epigraflar, eskiçağ tarihçileri, restoratör ve mimarlardan, yayınlan ve çalışmaları ile tanınmış altmışı aşkın üyesi ile Türkiye’de ilk kez, ulusal bir arkeoloji enstitüsünün bütün işlevlerini üstlenen bir TÜRK ESKİÇAĞ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ kurulmuştur. Böylece bir yüzyılı aşkın süredir ülkemizde faaliyet gösteren Alman, İngiliz, Fransız, Hollanda ve İsveç arkeoloji enstitüleri yanında ilk Türk arkeoloji enstitüsü de yerini almış bulunmaktadır.
Enstitümüz, Bakanlar Kurulunun 23.08.2001 gün ve 2001/2989 sayılı kararı ile “Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü” adını almıştır.